Makale1
Yahudi Psikolojisi
Yahudilerin ruh hallerini, dünyayı ve diğer milletleri algılayışını kavramamız bakımından önem taşır. Bunları anladığımızda Yahudi Psikolojisi kavramı yerli yerine oturacaktır. Zira dünya insanlığı ve özellikle Müslümanlar, Yahudilerin nasıl bir millet olduklarını çoğu kere anlamakta zorluk çekmektedirler.
Nitekim İsrail tarafından yapılan Gazze saldırısı tüm dünyayı adeta şok etmiştir. Ülke olarak özellikle biz bu saldırıdan son derece rahatsız olduk. Başbakanımız Olmert’i aramaktan son anda vazgeçti ve haklı olarak “Bu saldırı bize karşı da yapılmış bir saygısızlık” dedi. Hakikaten de öyledir çünkü yaşanan süreçte Türkiye’nin ortaya koyduğu olumlu işbirliği ve barış görüşmelerinin anlamı havada asılı kalmıştır.
Ali Bulaç makalesinde önemli görüşler ortaya koyuyor ve Yahudilerin ruh hallerini anlamamız için kıymetli ip uçları veriyor. Barış görüşmelerini işaret ederek… “İsrail kimsenin böyle bir umuda kapılmasını istemedi. "Bir cumartesi (Şabat) günü" Gazze üzerine ölüm yağdırdı. Bu yazı yazıldığında ölü sayısı 400’ü bulmuştu, yaralı sayısı ise 900 civarında idi. Katliam günü (27 Aralık 2008) aynı zamanda "Medeniyetler Çatışması" tezini popüler hale getiren Samuel Huntington'un öldüğü gün. Bu tezi ilk ortaya atan da Bernard Lewis adlı bir Yahudi.”
Makalesi şöyle devam devam ediyor. “İsrail'in ne yapmaya çalıştığını doğru anlamak lazım. Bilinmesi gereken ilk şey şu: İsrail hiçbir söz ve eyleminde samimi değil. Zahiri ile zamiri birbirini tutmuyor. Sebebi basit: İsrail barış istemiyor. Tuhaf gelebilir, İsrail'i korkutan en büyük etken, barış ihtimalinin belirmesi, barışa zorlanması.
Barış demek İsrail'in kendi asli toprakları üzerinde yüzde 22'lik bölümde dahi Filistinlilerin varlığını tanıması; yayılma stratejilerinden vazgeçmesi demektir. Dışa yaydığı etkili propagandaya rağmen, Siyonist İsraillilerin bilinç altında "Halksız toprak, topraksız ulus" fikri yatar. Onlara göre Filistin toprakları üzerinde yaşayan bir halk yok, Filistinliler halk filan değil, insan bile değiller.
Varlık zincirinde cansızlar, bitkiler, hayvanlar, insanlar, İsrailoğulları ve Tanrı var. İsrailoğulları Tanrı ile insanlar arasında bir halkayı teşkil ederler. Filistinliler, Vadedilmiş Topraklar üzerinde pürüz çıkaran yaratıklar hükmünde, diğer halklarla aynı varlık mertebesinde oldukları bile şüpheli.
İsrail, Tanrı'nın yeryüzündeki emri, arzusu ve yürüyüşüdür. (Ne kadar da Hegelyen ya da Hegel ne kadar Yahudice düşünmüş!) İsrail, Tanrı'yla beraber yürür. Rav Yitshak'a kulak verelim: "Tora öncelikle bir kanun kitabıdır. O zaman kitaba Roş Hadeş-Yeni Ay emrinin verilişinin anlatımıyla başlamak gerekir. Çünkü bu Yahudilerin bir millet olarak aldığı ilk emirdir. Ancak bu şekilde olmamış ve Tora öncelikle Yaratılış'ın anlatımını seçmiştir. Bunun sebebi Tanrı'nın tüm evrenin Yaratıcısı ve tek Hakimi olduğunu herkesin bilmesini sağlamaktır: (Tanrı) Halkına yaptığı işlerdeki kuvveti anlattı- onlara milletlerin topraklarını vermek için. (Teilim 111:6) Diğer milletler, Kenan Ülkesinde yaşayan yedi milletin topraklarını ele geçirecek olan Beni İsrail'i eşkıyalıkla suçladığı takdirde, Beni İsrail onlara: 'Tüm evren Tanrı'ya aittir. Evreni O yaratmıştır ve onu, kimi uygun görürse ona verir. Başlangıçta bu toprakları diğer halklara vermek nasıl O'nun isteği idiyse, şimdi onlardan alıp bize vermek de yine O'nun isteğidir' şeklinde cevap verecektir." (Tora ve Aftara, l. Kitap, Bereşit,1; 1. Yaratılış; İlk Gün, s. 3)
Bu teolojik arka plana göre dünyevi politik ve askerî strateji belirleyen bir devletten asla barış çıkmaz. Nil'den Fırat'a kadarki topraklar üzerinde milletlerin toprakları da bu şekilde ellerinden alınacaktır. Çünkü Tanrı evrenin Yaratıcısı ve tek Hakimi'dir, evren O'nundur, bu toprakları seçilmiş kavme, İsrailoğulları'na vermiştir. İsrail'in tanrısı bu! Veren de O, alan da O!”(1)
Diğer milletlere göre Yahudileri ayıran farklı psikolojik özelliklerin varlığı ortadadır. Yahudilerin yaşadıkları kin ve nefret duygularının temelinde ne var? Bu sorunun iyi düşünülerek cevaplanması verilecek cevabın doğru olmasını sağlayacaktır. Elbette her milletin karakteristik bazı özelliklerinin olması son derece doğaldır.
Aslında bu karakteristik özellikler nedeniyle bir milleti topyekun suçlayarak onları acımasızca eleştirmek derin düşünüldüğünde doğru değildir. Çünkü hayatın içinde herkes kendine yakışanı yapmakta ve her millet yaratılışı gereği misyonunu ortaya koymaktadır. Milletleri etkisi altına alan psikolojik özellikler; mutlaka farklı sebepler neticesinde ortaya çıkmakta, yaşadıkları zorluklar ve acılar bu milletlerin genlerine tesir etmekte ve böylelikle bu psikolojik özellikler gelecek kuşaklara farkında bile olunmadan asırlar boyu taşınmaktadır.
Simon Peres'in sözleri, binlerce yıllık Yahudi tarihinin özeti gibidir. Wikipedia, Peres'i okuyucularına tanıtırken şu sözüne yer vermeyi anlamlı bulmuş: "Bir savaş kazandığınızda, halkınız birleşir ve sizi alkışlar. Barış yaptığınızda ise, halkınız gücenir ve sizden kuşkulanır." “Binlerce yıllık Yahudi psikolojisini çok iyi yansıtan bu cümle, İsrail'in ABD destekli "Yeni Orta Doğu" projesini anlamamızda işaret feneri olabilir. Barışırsanız, halkınız gücenir ve sizden kuşkulanır! Neden acaba?” (2)
Bu enteresan görüşler tarihin özeti ve hem de psikolojik yapının ne kadar ciddi şekilde etkilenmiş olduğunun bir ispatı niteliğindedir. Nedir bu ispatı ortaya çıkaran yaşanmış gerçek? Yahudilerin mecburen yaşadıkları vatansız ve emniyetsiz bir sürgün hayatıdır. Bu hayatın, Yahudilerin bir kısmını bir tür intikam hırsıyla doldurmuş olması anormal değildir. "Madem vatansız bırakıldık, o halde biz de gücümüz yettiğince insanları vatansızlaştıralım!" demiştir Simon Peres.
Bu yargı aşırı bulunabilir. Fakat Yahudilerin 2000 yıldır "dünya sisteminin hakim güçlerine yaklaşarak" teolojik üstünlüklerini kanıtlama girişimleri bu görüşü desteklemektedir.Temelde bu durum ve ruhsal boyutta onların dini yaklaşımlardan ciddi olarak beslenmekte olmaları, hayatı bir din ve ırk bakımından değerlendirmeleri, kendilerini ayrıcalıklı millet konumunda görmeye başlamaları psikolojik bakımdan olumsuz etkilenmelerine neden olmuştur
Yazan : Dr.Recai Yahyaoğlu